Saturday, March 26, 2011

Ben 003

Yakin arkadaslarim bu hikayeyi bilirler. Bir gun taksiye bindim. Her taksi soforu gibi bu da kizgin birisi. Onunden birisi gecti hizla yolunu kesti, bizimki de sinirlendi, dedi ki "hanimefendi bizim insanimiz iflah olmaz. neden? cunku problem ilkokul egitimimizde basliyor. adam ogreniyor okuma yazmayi 'ali bana top at' - 'baba bana top al' - ... hep bana hep bana... bir paylasmayi ogretemediler gitti" dedi. Cok hosuma gitmisti.

Yeni nesil okuma yazmayi bilmiyor! Iste! Dolanbacli yollarla anlatip sonuca ulasacagima bastan soyledim gitti. Ogrencilerimden"women in music" dersinde donem ortasi odevi olarak 1700-1900 yillarinin Avrupa'sinda yasayan bir kadin besteci olup (olmaya calisip daha dogrusu) tarihsel belge birakmalarini istedim. Ne olabilir tarihsel belgeler, onlari tek tek anlatmam gerekti. Nasil oluyor? Bundan 11 sene once Muzik tarihi dersinde benzer bir odev istemistim, hic bir sey anlatmam gerekmemisti. Bir parca kagit yazmalari gerekiyor iste o doneme ait bir durumlarini anlatan, mektup, vasiyet, doktor recetesi bile olur. Ama bilmiyorlar ki arsivlik belge ne demek? Cunku FB var Twitter var. Kitap yok hayatlarinda cogunun. Okuyamiyorlar. Zaman kaybi olarak goruyorlar. Hepsi asagi yukari ayni seyden sikayetci, dikkatim dagiliyor okurken. Ne guzel iste sorunun ne oldugunu farkediyorsun, ustune gitmeden calismadan nasil olacak o is? Her gun iki sayfa okumak, sonra uc, sonra dort... Ama sorun bu iste zaten, o zamani harcamak. Disarida neler oluyor neler o sirada? Ya kacarsa.

Kimse yazi yazamiyor. Ben de... Bizim etkilenmememiz mumkun degil bu degisikliklerden. Yani sorun soyle aslinda, iyi yazilmis bir metnin bir dili vardir, basi vardir sonu vardir, anlatimin bir yolu vardir. Kitap okuyamayan birisinin konusmasini anlayamadigim icin sorunun buna adres ettigini (meslek rahatsizligi) anliyorum cabucak artik. Muhabbetin basi yok sonu yok, ozneler nesneler kayip. Takip edemiyorsun soylenenin icerigini, anlamini. Kayboluyorsun icinde. Kim demis? Ne demis? Kime demis? Nerede? v.s... v.s... Yazarlerken daha fena oluyor. Tutarlilik yok. Ben sinirlenince Ingilizce'yi oyle konusurum, anlasilmaz olurum her sey karisir, cunku ana dilim degil, hakim olamiyorum sakin olmadigimda dile.

Turkiye icin cok buyuk sorun bu kendini ifade edememe durumu. Cunku bu ulkede yazarak anlasmak, ciddi anlasmalardan bile bahsediyorum zaten mumkun degil. Koskoca isletmeler kocaman paralari aralarinda muhabbet ederek isletiyorlar. 'Abi sen sali gunu bana 200 bin Tl cikar ben en gec mallari sana cuma yollarim'. Sonra tabii tipik 'a ben sana sali mi demistim, ben sana cumartesi demistim...' Yaz canim yaz, e-mail yaz, kagit yaz, belgelensin, dursun orada, itirazlar onlarin uzerinden yapilsin. Guvenlik, guvenilirlilik yerlerde surunuyor. Basit bir yemek siparisi veremiyorsun. Yazmiyor adam sanki ayip. Soruyorum hepsini aklinda tutabilecek misin? Tabii diyorlar sonra ben sunu istemistim, bunu istemistim.. Bizim icin de sorun. Konser calacagiz, su gun olur mu diyorlar olur diyorsun telefonda. Ne sound check saati belli, ne ekipman, ne butce... Her seyi tek tek gunu geldikce sorman gerekiyor telefonla. Olacak sey mi ya bu? Yaz, Selen su gun su paraya soyle bir performans calar misin? Rider'in var mi' sescin var mi, duyuru icin metnin var mi? Hepsi icin ayri telefon... Yaz canim yaz, cok daha kolay oluyor her sey oyle. Bu kadar ayrintiyi aklimizda tutmamiz cok zorlasti artik hepimizin. Yormasin kimse birbirini yazmayi ogrensin. Ben Isletme okurken universitede Denetim hocamiz bu ulkede kimse yazili anlasma yapmayi bilmez siz insanlari zorlamalisiniz gerektiginde demisti. Seneleeeeer evveldi bu. Hala durum ayni! Telefonla festival organize ediyorlar yahu olacak sey mi? Sonra tum detaylar unutulmus!

Bazen cok komik kelimeler kullaniyorum ders anlatirken istikamet diyorum yon yerine mesela ya da ikame akorlar... Bu laflar bizim evde kullanilmazdi. Belli ki kitaplardan kalmis aklimda. Ama bir de donemsel olarak dilimize yerlesmis olanlar var. Gecen senelerin birinde Oksan'da muhabbet ediyoruz lastik ayakkabi dedim ben. Aylin (Oksan'in kardesi) baktim kikirdiyor. 'Bazen cok yaslisiniz' dedi, cok gulduk. Neymis efendim o spor ayakkabi'ymis. Yahu kim spor yaparken sadece giyiyor o ayakkabilari? Lastik daha buyuk bir grup ifade ediyor iste =) Biz anneme derdik eskiden 'ay anne o ne demek ya?' diye. Simdi basima geliyor =)) Ama bazen kelimelerin eskiden nasil kullanildiklarini bilmek cok onemli oluyor. Turkce Osmanlica'dan aldigi kelimelerle zengin bir dildi. Simdi istikamet yerine 'path' diyen insanlar olduk. Cok bir sey farketmedi her ihtimalde. Hala Turkce 0 yabanci diller 1. Kitaplarin bazilarinin Turkce cevirileri korkunc oluyor ben kendi dilimde cok kitap biraktim oyle yarim gidip ingilizcesini okudum 'haaa simdi anladim' diye. Ama iyi ceviri de tadindan yenmez. Yeter ki okunsun Turkce ve yazilabilsin. Ben ogrenci kagidi, e-mail (e-posta =) okuyamaz oldum gercekten. Yabanci kelimelerim Turkce'ye sizmasina bir itirazim yok cogu Teknoloji kavrami zaten baska turlu anilamiyor kendiliginden gelip oturuyor dile. Televizyon gibi... Ama artik dili kullanmayi unuttuk, basit dertlerimizi anlatamaz olduk. Bu elestiri kendime de.. O yuzden 'Ben' basligi altinda yer alabiliyor.

Arsivlenmek/tarihsel belge konusuna geri donersek Facebook ve Twitter'da arsiv sayilir tabii aslinda. Silinemiyorsun yok olamiyorsun oralardan. Ama iste arsivleyen sen degilsin. Bloglar yaziliyor bunun gibi. Anlatiyoruz ama gercek kopyalar yok. Istedigin kadar hard disc v.s. kullan onlar da bozulabiliyor. Teknoloji zaten kullan /at uzerine kurulu artik. Hic bir belgeyi uzun donem saklayamiyorsun. Yahoo'da bir aksilik olmustu sistem butun e-mail'lerimi silmisti 10 senelik. Tarihsel bilgilerim/belgelerim yok oldu puf diye. Gitti! Biraz akli calisan herkes Facebook olayi kopunca hafiften kafasini kasimaya basladi. Iyi tamam bunlari buraya yaziyoruz da kim arsivliyor? Biz arsivlemiyoruz. silinebilir yerlere arsivliyoruz. Ama ya birileri arsivliyorsa dedik, korktuk. Tum bu bilgilerle ne yapacaklar diye endiselendik. Sonra ona da alistik. Bana sorarsaniz hala tarihimizin (ozellikle kisisel olanin) silinebilecegi bir zamanda yasiyoruz. Eserleri yaziyoruz cogu dijital ortamda. Bir gun silinir paranoyasi icinde kopyaliyoruz yine silinebilecek baska ortamlara. Ancak calinirlarsa tarihsel belgeye donusebiliyorlar kayit yapilmissa eger. Onlarin da cogu dijital yerlere kaydediliyor. Yoksa kagida basmak sart! Sart yani yapacak bir sey yok! Kagit tuketimi konusunda hassas degilmisim gibi gozuksun istemem ama durum bu. Bir de tabii bu murekkeplerin kaliciligi konusunu bilemiyoruz, belki de onlar da siliniyordur. Eh oyleyse biz kendimiz silelim gitsin bari! Ama 11 yasimdan beri tuttugum gunluklerim var, yazdigim duz yazi ve siirler var defterler dolusu. Onlar kalir artik mecburen. Belli bir yastan sonra pek buyuyemedim ben zaten onemli de degil o sebepten =)

Iste ne oldu gecenlerde adamlar (kim bunlar?) daha basilmamis kitabin pesine dustu. Cok fena bir olay, cok vahim. Gulduk ettik cok basta ama endise verici bir tortu kaldi geriye. AHMET SIK'in Imamin Ordusu Kitabi! Birileri o kadar rahatsiz oldu ki kitabin basilacak olmasindan digital kopyalarini imha etmeye calisiyorlar. Tiraji-komik. Boyle bir seyin Teknik olarak belki mumkun ama pratik olarak mumkun olmadigi bir devirde. Ama hala neden kitap basilmasin istiyorlar? Cunku kitap olursa belge olur. Mumkun degil imha etmeleri gercek bir kitabi. 80'lerde gorduk iste ne oldu yasaklanan kitaplar. Ama dijitalleri dagilmadan ele gecirebilirlerdi, ustunde tahribat yapabilirlerdi. Yazilani degistirebilirlerdi. Mumkundu. Ama kitap olarak basilsaydi! O zaman tehlike?! Insan ne diyecegini bilemiyor. Cok yazik!

O yuzden onemli iste okuyabilmek ana dilinde yazabilmek. Ne oldugunu anlayabilmek. Baskalarina anlatabilmek.

p.s. 1: Tum bunlari Turkce olmayan bir klavyeden yazmam da cok komik. Ama yaratici insan sorunsallarindan birisi iste bu. Zitliklar barindirmak =) Bir de kendini ifade etmenin aciliyeti tabii.
p.s. 2: Ben bir yazi dizisi. Bu yazi, ucuncusu. Aklimda yazacaklarim ama vakit bulamiyorum. Geriye dogru gidecegim. Cember formunda bir duzen ile. Zaten bu blog'a da boylesi yakisir =) Bir sonra Ben 002.
p.s. 3: Baharin keyfini cikarmak lazim.

sonradan ek: Bu aksam Diloy'la yemege gittik. Siparis verdik. Garson yaziyormus gibi yapti. Ona et yemedigimi soylemem gereken bir durum oldu, sebzeli yemek siparisimi verdim. Gelip arada tavuklu muydu diye sordu? Yok ben et yemiyorum dedim bir kez daha siparisi yeniden verdim. Benim servisimi Diloy'un onune koydu ses cikarmadik. Sonra yemegi de Diloy'a verdi! Mekanda bizden baska kimse yoktu! Anlatabiliyor muyum? =)

No comments: